3 Haziran 2015 Çarşamba

Like Father Like Son


Japon sineması korku ve dram türünde başarısını devam ettiriyor. Senelerdir özellikle korku filmleri sayısız defa Hollywood tarafından uyarlanıp beyazperdeye taşındı. Kuşkusuz aynı istikrarı dram filmlerinde de görmek mümkün. Kültür her ne kadar farklı olsa da sinemanın evrenselliğini bir kez daha anlıyoruz. Duyguların dili ortak olduğundan olsa gerek Japon sineması bile olsa kendimizden bir şeyler bulmak mümkün.

Hirokazu Koreeda’nın sinemasını bilenler yönetmenin daha önceki bol ödüllü festival filmlerindeki örneklerinden dolayı yeni filmini de hayranlıkla izlemişlerdir. Yönetmen bu filmde çok sade, olayları tek bir düzenden çekim sağlamış. Olaylar arası geçişler ve kurgu gerektiğinden yalın olmuş diyebilirim.

Çoğunlukla bir aile ve baba odaklı çekilen filmde, konu itibariyle eşit şekilde bir aile tanıtımı ve yaşanılan travma gösterilebilirdi. Diğer ailenin ekonomik sorunlarından doğan problemlere hiç değinilmemiş. Bir yandan zenginlik içinde yaşayan aile diğer tarafta yoksul bir aile… Eğer ki dram aranıyorsa burada yoksul aileye odaklanmak ve filmi o çerçevede bitirmek daha amacına ulaşılır duruma gelmesini sağlayabilirdi. Buna tercih diyoruz ve yönetmene saygı duyuyoruz. Daha farklı olaylarla veya karakterlerin iç dünyalarına daha derinden bakılsaydı daha dolu güzel bir film izleyebilirdik. Oysaki tek bir baba figürü ve çoğunlukla tek bir çocuk üzerine yoğunlaşılmış. Gözle görülür boşlukları ve böylesi güzel bir senaryoyu zenginleştiremedikleri için hayıflanmaları gerekebilir. Babanın ilgisizliğinden dem vurulmuş olabilir ama neden bir anne figürü üzerine yoğunlaşılmamış sorusu ise en çok eleştiri noktası olacaktır.

Film, doğum sonrası karışan iki çocuğun hikâyesini ve altı yıl sonra bunu öğrenen ailelerin tepkileri ve yaklaşımları üzerine kurulu. Böylesi bir çıkmazda ailelerin iki seçeneği vardır. Ya eskisi gibi yaşamlarına devam edecekler ya da çocukları değiştirip gerçek çocuklarıyla yeni bir döneme başlayacaklardır. Bu trajik hikâyen ebeveynlerin sorumlulukları ve davranışlarını, ideal anne-baba olmanın getirdiği etkileri gözlemlemek için büyük fırsat. Yaşam mücadelesinin gerektirdiği bir hayat sürmenin bedeli olarak insanların en yakınlarından, ailesinden ne derece kopabildiği diyaloglarla çok iyi anlatılmış. Çocuk oyuncular ise filme renk katan, sevimli muhteşem oyunculardı. Japonların mimik ve tavırlarından ötürü sıcak yüzleri âdeta filme işlenmiş.

Filmi iki bölüme ayıracak olursak, ikinci bölüm ailelerin deneme süreci olarak çocukları haftada bir gün değiştirmesiyle başlıyor. Bu süre boyunca işinden dolayı ailesine fazla zaman ayıramayan babanın çabalarını, hayatlarındaki yeni evladın etkisini izliyoruz. Her ne kadar aile esas evlatlarına kavuşmuş olsalar da büyüttükleri çocuğun yerini kolay kolay dolduramayacaktır. Her ne kadar biyolojik olarak kendi evlatları da olsa aileler gerçeği geç de olsa anlarlar. Hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Tüm parçaları büyüttükleri çocuklarında kalmıştır. Şimdi bir iç sorgulamadan geçen bu ailenin kararı ne olacaktır?

Trajik bir hikâyenin basit kurgulanması ve anlatımı ile geçen bu hikâyede bir ayrıntı ufak mesajlarla veriliyor. Her daim süregelen aile geleneği; çocuk babanın veya annenin istediği doğrultuda olması gereken birey olmalıdır. Bunu babanın çocuğuna piyano çalma üzerindeki etkisi örnek gösterilebilir. Kendisinin başarılı olduğu veya sevdiği her şeyi çocuğuna empoze etmesi, insanların ebeveynlik görevlerinin eksikliğini net bir şekilde ortaya koyuyor. Birey özgür ve hür bir biçimde yetiştirilmeli, istediği alanlarda becerilerini göstermeli.

Japon sinemasının yeni örneği olan Benim Babam Benim Oğlum filminin trajik hikâyesi ve verdiği toplumsal mesajlarla kesinlikle izlenilmesi gereken dram türünün iyi bir örneği. Cannes Film Festivali’ndeki ödülünü ne derece hak ettiği tartışılabilir ama şunu söyleyebilirim ki insani değerlerin ve aile bilincinin çok iyi vurgulandığı bir film. Festival filmlerini sevenlerin kaçırmaması önerilir.

Eren Şimşek
erensim189@hotmail.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.