Su gibi geçen on üç yılınızı sadece üç saate
sığdırabilir misiniz? Peki, bu üç saatte on üç yılınıza dair anlatacağınız
neler olurdu? İşte Gün Batımı’ndan Önce,
Gün Batımından Sonra ve Gece Yarısından Önce üçlemesiyle dikkat çeken Richard Linklater, yönetmenliğini
ve senaristliğini üstlendiği Çocukluk (Boyhood) filminde tam olarak bunu
yapıyor: Bir ailenin bir çocuğun gözünden on üç yıllık hayatını gözler önüne
seriyor.
Beş yaşından on sekiz yaşına kadar büyüyüp serpildiğini
gördüğümüz Mason’ın gözünden sade ve doğal bir dille anlatılan film, aslında büyüme
sancılarının anlatıldığı filmlerle benzer olduğu düşünülse de Çocukluk’u bunlardan ayıran belli başlı özellikler var. Mason’ı merkeze
alarak her karakterin gelişimini ve olgunlaşmasını, fiziksel özelliklerinin
değişimi paralelinde mercek altına alan Çocukluk,
“film şeridi” söz kalıbını gerçek anlamıyla kullanarak çekimi on üç yıl süren
bir hayat hikayesini masaya yatırıyor. Karakterlerdeki ses, vücut, düşünce,
yaşam tarzı gibi değişimlere anbean tanık olmamızı sağlarken, hem çocukların
çocukluktan ergenliğe ve ergenlikten yetişkinliğe adım attığı alışıldık ama bir
o kadar da önemli anları beyazperdeye yansıtmakla kalmıyor; aile bireylerinin
değişimini onlarla birlikte büyüyen ve algısı değişen bir çocuğun gözünden
aktararak kendi yaşamımızla ve çocukluğumuzla özdeşleşlik kurmamızı sağlıyor.
Sanki o ailenin bireyiymişçesine yaşanılan değişimlere ve olaylara ilk elden
tanık oluyor, bir hayat hikayesine kendi hayatımızdan bir parçaymış gibi eşlik
ediyoruz. Anlatım dilinin sadeliği, performansların duruluğu, olayların
kronolojik olarak değişmesi ve dönüşmesinin, karakterlerin dönüşümü ve
değişimiyle paralellik seyretmesi, bizde film izliyor etkisi yaratmaktan ziyade
on üç yılın sığdırıldığı bir hayata ikinci bir göz olarak bakmamızı sağlıyor.
2001 yılından itibaren başlayan film, beş yaşında Mason
adlı bir oğlan çocuğunun çimenlere uzanmış ve derin düşüncelere dalmış haliyle
açılışını yapıyor. Ardından bize ablası Samantha’yı ve çocukların
yaramazlıklarıyla baş etmeye ve ailesinin geçimini sağlamaya çalışan annelerini
tanıtarak aslında tipik bir çekirdek aileyi karşımıza getiriyor. Ekrana
getirdiği sorumsuz ve sorunlu baba figürleriyle, aile reisi ve erkeklik
konumunu alaşağı ederek bu konuyu masaya yatırırken kadına yönelik erkek
şiddeti konusunu, ataerkilliği ve annelik-kadınlık ikilemini, cinselliği, ebeveyn
ve çocuk hiyerarşisi paralelinde özgürlük kavramını, çeşitli ayrımcılık
biçimlerini ve toplumsal normları politik bir dille olmasa da eleştirel bir
dille ele alarak bu konuların karakterlerin gelişiminde büyük rol oynadığını
gösteriyor.
Mason ve ailesinin
sık sık taşınmak durumunda kalması ve kahramanımızın fotoğrafçılığa duyduğu tutkuyla
beraber hayata bakışındaki değişim ve hayata dair sorgulamaları eşliğinde
izlediğimiz Çocukluk’ta Richard
Linklater, bir yandan bize deneysel bir video günlük sunarken bir yandan da
alışıldık tarzını koruyarak karakterlerin ve ilişkilerin değişimini yalın,
mizahi ve gerçekçi bir dille beyazperdeye taşıyıp bu dönüşümü, on üç yıllık
hayatın belirli bölümlerinden kesitlerle etkileyici bir biçimde merkezine
alıyor. Açılışı, Mason’la yapan film, dairesel bir yörünge çizerek filme epik
büyüme hikayesine yaraşır metaforik bir mükemmellik katıyor ve en sonunda
tekrar bizi Mason’ın on sekiz yaşındaki haliyle başbaşa bırakıyor. Film boyunca
biz “o” anı yakalamaktan ziyade “o” an bizi yakalıyor.
Gizem
Aslan
g.aslan91@hotmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.