İngiliz bağımsız sinemasının
önde gelen yönetmenlerinden, ‘Aşçı, Hırsız, Karısı ve Aşığı’’ ve “Ressamın
Kontratı” gibi filmlerle hafızalara kazınan Peter Greenaway, 23 Ekim Perşembe
günü İstanbul’daydı. Koç Üniversitesi Design Lab’in İstanbul Tasarım Bienali
kapsamında gerçekleştirdiği etkinlikte Peter Greenaway, son filmi “Eisenstein
Guanajuatoda’nın” dünya gösterimi vesilesiyle tasarımcılar ve sinemaseverlerle
buluştu.
Koç Üniversitesi Sevgi
Gönül Kültür Merkezi ve Sosyal Bilimler Enstitüsü’nün işbirliğiyle, İstanbul
Tasarım Bienali kapsamında gerçekleşen etkinlikte Greenaway, bugüne kadar
seyrettiğimiz sinemanın metne ve hikaye anlatımına dayalı olduğunu, henüz kimsenin
gerçek anlamda sinema görmediğini, icadından bu yana ortaya konan filmlerin
illüstre edilmiş metinlerden ibaret olduğunu söyledi. Hikaye diye tabir edilen
olgunun gerçekte varolmadığını savunan Greenaway, sinemanın anlatımdan öteye
geçerek başka yapılar araması gerektiğini ifade etti. Senaryo, çerçeve, aktör
ve kameranın sinemayı boyunduruk altına alarak kendini gerçekleştirmesini engellediğini
öne süren Greenaway, kendi çalışmalarında bunları yıkmanın yollarını arayarak anlatıma
dayalı olmayan, çok ekranlı, kendi tabiriyle ‘o an yaşanan’ bir sinema elde
etme serüveninde geldiği noktayı filmlerinden örneklerle paylaştı. Etkinlikte Greenaway,
bu dikkat çekici ve zorlu yolculuğunda geçirdiği evreleri göz önüne sererken,
Milano Tasarım Müzesi’nin desteklediği ‘Bir İtalyan Tasarım Tarihi’, Lucca
Belediyesi’nin desteklediği ‘Kuleler – Lucca Hubris’, Venedik CINI Vakfı’nın
desteklediği ‘Veronese’nin Cana’da Düğünü’ ve ‘Yeryüzüne Düşen Atom Bombaları’nın yanısıra dünyaca ünlü tablolar üzerine yaptığı
işleri de gösterdi. Greenaway, bu filmleri tartışarak sinemanın sonu hakkındaki
eleştirel yaklaşımını katılımcılarla paylaştı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.