Das Grosse Museum veya Anglofon
diyarlardaki ismiyle The Great Museum,
1960 doğumlu Avusturyalı belgesel yönetmeni ve prodüktör Johannes Holzhausen’in
ilk uzun metraj deneyimi. Film 1891 yılından bu yana sanatseverlere hizmet
veren Viyana Sanat Tarihi Müzesi’ni sahne, müzenin çalışanlarını oyuncular
olarak alıyor. Bu yaşlı ve yorgun binanın bazı bölümlerinin yeniden
yapılanmasını amaç edinen tadilat ekseninde dev bir sanat mabedinin girmesi zor
kulislerinde seyirciyi 94 dakika boyunca en şık ve aristokrat şekilde
ağırlıyor.
Buz dağının görünen kısmı
Müze deyince insanların aklına sergilenen eserler
haricinde pek az şey gelir. Bir müze çoğumuz için, kabaca düşünmek gerekirse kapıda
bekleyen güvenlik görevlisi, gişe, iç güvenlikten sorumlu bekçiler ve çıkışa
yakın kurulmuş hediyelik eşya satan dükkandır çoğu zaman. Yönetmen bunun böyle
olmadığının kanıtı peşinde bizlere buz dağının görünmeyen kısmında neler olup
bittiğini anlatmaya uğraşıyor ve başarıyor.
Kunstkammer (sanat odası) adı verilen odaların tadilatı
için işçiler yapıda yerlerini almış durumda direktifleri bekliyorlar. Tüm
eserler itinayla konunun ehli nakliyat şirketlerinin elemanları tarafından
sökülüp depolanmış konumda. Uzmanlar tarihi dokuya yapılacak olan müdahalenin üzerinde
kafa yoruyor. Bu esnada onarım sonrası tekrardan meraklısına ulaşabilmesi için
bakım gerektiren eserler, binanın diğer katlarında en ufak zarardan sakınılarak
aşırı bir titizlikle elden geçiriliyor. Müzenin müdüresi yeni koleksyonların
bakımı ve tüm diğer masraflar için devlet yetkilileri ile bütçe pazarlığında
terleyedursun, kurumda üst düzey yetkili kişilere nazaran daha küçük işler
yapan çalışanlar, kendilerine yeterli ilginin gösterilmemesinden şikayetçi bir
şekilde hararetle tartışıyorlar. Müzenin çok yakında emekli olması beklenen
yaşını almış yöneticisi ise son günlerini kuşları besleyerek ve bol bol
okuyarak geçiriyor.
Dışardan bakıldığında mimarı ihtişamı, içerden
izlendiğinde ise barındırdırdığı değerli eserleriyle büyüleyen bu sakin ve etkileyici
yapının kalbinde bitmek tükenmek bilmeyen hareketlilikte bir mikrokozmos
mevcut. Sanat tarihçileri, güvenlik görevlileri, hanedan üyeleri, muhasebeciler
ve yatırıcımcılar, müzayedeciler ve açık artırmada gözlerini kırpmadan para
saçan trilyonerler. Statü ve hiyerarşi… Mecburiyetler ve iş teslim tarihleri...
Sıradan güvenlikçiler ve altın broşlarını yakalarına takmadan sokağa çıkmayan
üst sınıf sanatseverler. Ve tabii ki de ülke sınırlarında meydana gelen her
olumlu olaydan kendine pay çıkartan politikacılar, devlet başkanları...
Büyük Müze, dış ses/anlatım ve müzik
kullanmadan kendini kadrajın ve renklerin gücüne yaslayan, belgeselcilikte
doğru anın yakalanmasının önemine inanan bir film. Tadilatın başlangıcı ve
açılış arasındaki zamanı hesapladığımızda çekimlerin oldukça uzun sürdüğünü
anlıyoruz ki, müze çalışanlarının etrafta gezinen HD kameraları yok sayarak
günlük hayatlarını sürdürmeleri muhtemelen zamanla duruma alışmalarına bağlı. Holzhausen
içinde bulunduğu ortamı iyi incelemiş olacak ki, klasik dönem ressamlarının
vazgeçilmez simetri takıntısını filminde yer verdiği haşmetli kadrajlarla
yansıtıyor ve sıkça tek noktadan perspektife yükleniyor. Çekim öncesi yaptığı
planda seçtiği konunun kendisi istemese de çok sıkıcı bir film üretebileceği
bilinci yonetmeni aynı şahıslar üzerinde çok uzun süre durmaktan men etmiş. Muhtemelen
saatler saati süren ham görüntüler arasından seyiriciyi esnetmeyen çok iyi bir
ritim ve akışa ulaşmış.
Filmin sonlarına doğru emekli olan, uzun yıllar müzeye
hizmet vermiş eski yöneticinin dosyasının arşivlenme görüntüsü, içinde bir
saati aşkın bir süredir gezdiğimiz mekanda süregelen yaşam dairesinin altını
çizer cinsten. Viyana Sanat Müzesi dış cephesi ve kalıcı koleksiyonu hariç her
şeyin gelir geçer olduğu, bol ziyaretçisi olan bir köy. Vaktiniz varsa ve
belgesel seviyorsanız, bu köye bir buçuk saatliğine siz de uğrayın.
Walerian de Justine
wdejustine@gmail.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız onaylandıktan sonra yayınlanacaktır.